Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3543 E., 2019/10480 K.

MAHKEMESİ: AİLE MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalılar ile evlilik öncesinde 25.09.2003 tarihli sözleşmenin imzalandığını, sözleşmede yazılı olan çeyiz eşyalarının müşterek eve getirildiğini, ziynet eşyalarının ise kayınpederi ve kayınvalidesi olan davalılar ... ve ... tarafından saklanmak amacıyla alındığını, eşi olan davalı ... tarafından evden kovulması nedeni ile çeyiz eşyalarını alma fırsatını bulamadığını, sözleşme uyarınca davalıların boşanma halinde belirtilen ziynet ve çeyiz eşyalarının o günkü rayiç değerlerinin ödenmesini taahhüt ettiklerini ileri sürerek; ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesini, aynen iadesinin mümkün olmaması halinde fazlaya dair hakkı saklı kalmak kaydıyla, ziynet ve çeyiz eşyalarının dava tarihindeki rayiç bedelinin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davalılar, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını zira tarafların imzaladıkları sözleşmede yetkili mahkemenin Nevşehir acıgöl mahkemeleri olarak belirlendiğini, sözleşmede yazılı çeyiz ve ziynet eşyalarının 2003 yılında davacıya teslim edildiğini ve bu hususun sözleşme içeriği ile sabit olduğunu, davacı ve eski eşi olan davalılardan ...'nın çalışmaması nedeniyle giderlerini ziynet eşyalarını satarak karşıladıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davaya konu sözleşmenin 25.09.2003 tarihinde düzenlendiği, davacı ile davalılardan ...'ın 21.09.2005 tarihinde evlendiği, sözleşmenin niteliği ve içeriği göz önüne alındığında Türk Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirilebileceği, bu haliyle davanın değeri göz önüne alındığında görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle; davanın görev yönünden reddine, karar kesinleştikten sonra istem halinde dosyanın İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemiz 27.12.2016 T. 2016/22470 E. 2016/16674 K. sayılı ilamında, “...Davaya konu sözleşmede yer alan ziynet ve çeyiz eşyalarının davalılar tarafından alındığı, çeyiz eşyalarının müşterek hanede kullanıldığı taraflarında kabulündedir. Bu durumda, sözleşme gereğince alınmış olan ziynet ve çeyiz eşyaları, davacı kadının kişisel malı haline gelmiştir (TMK. Md 220). Sözleşme tarihinde, davacı ile davalılardan ...'ın evlenmemiş olmasının da bu sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Zira, taraflar sonradan evlenmişlerdir. Hal böyle olunca, mahkemece; kişisel eşyaların iadesi istemine ilişkin davanın, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun İkinci Kitabından (md. l18 ila 395) kaynaklanması nedeniyle Aile Mahkemesinde görülmesi gerektiğinin gözetilmesi ve uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın görev yönünden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesi ile bozmuştur.

Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada Davanın kabulüne, dava konusu 11 adet 22 ayar burma bilezik (24.528,00TL), 1 takım 22 ayar düğün seti (8.500,00TL), 2 çift 14 ayar küpe (704,00TL), 1 adet kol saati (300,00TL), 1 adet 14 ayar yüzük (440,00TL) nin davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde ise ziynet eşyalarının değeri olan 34.472,00TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, dava konusu 1 adet yün yatak (100,00 TL), 3 adet atlas marka halı (750,00TL), 4 adet yün yorgan (400,00TL), 5 adet yün yastık (250,00TL), 3 adet battaniye (150,00TL), 1 yatak odası takımı (500,00TL), 1 adet singer dikiş makinası (400,00TL), 1 takım mutfak takımı (500,00TL), 1 adet arçelik fırın (350,00TL), 1 adet çeyiz sandığı (100,00TL) 1 adet ütü (75,00TL ) ve 1 adet dörtlü sehpa (80,00TL)' nin davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde ise çeyiz eşyalarının değeri olan 3.655,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, ziynet ve kişisel eşyaların aynen, mümkün olmaması halinde bedelinin iadesi talebine ilişkindir.

1- Davalılar, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını zira tarafların imzaladıkları sözleşmede yetkili mahkemenin Nevşehir acıgöl mahkemeleri olarak belirlendiğini ileri sürerek süresinde verdikleri cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmuş, mahkemece yapılan yargılamada ise bu husus değerlendirilmeksizin hüküm kurulmuştur. Mahkemece davanın taraflarının tüm talepleri hakkında karar vermek zorunluluğu bulunmaktadır. Davalının yetki itirazı değerlendirilmeden hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Kabule göre ise;

a. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş olup, 176. maddede, davanın her iki tarafının yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği; 177/1. maddede ise, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Yine, mülga 1086 sayılı HUMK'un 84. maddesi de aynı mahiyettedir.

04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile; ıslahın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 84. maddesinin (HMK 177. m.) açık hükmü dairesinde, tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği, Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 06.05.2016 tarih ve 2015/ 1 E. - 2016/1 K. sayılı ilamı ile; "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1994 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.

Somut olayda; davacının davayı 14.575TL bedel üzerinden açtığı ve bu kısma ilişkin harç yatırmadığı ancak bu hususun hükümle birlikte tamamlanabilir nitelikte olduğundan bozma sebebi yapılmadığı, dairemiz bozması sonrası bozmaya uyularak yapılan yargılamada 23.10.2018 tarihinde ıslah dilekçesi vererek davayı 38.127TL ye ıslah ettiği, mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacı vekilinin 23.10.2018 havale tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınmak suretiyle hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca, mahkemece; bozma sonrası ıslah edilen miktar üzerinden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

b. Bir hükmün neleri içermesi gerektiği HMK’nın 297. maddesinde tek tek sayılarak ayrıntılı biçimde gösterilmiştir. Buna göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Bu şekilde dava sonunda mahkemenin kimin lehine, kimin aleyhine karar verdiği, davacının talebinin ne kadarının kabul edildiği, davalının neye göre mahkum edildiği tereddütsüz şekilde anlaşılmalıdır. Biçim koşullarının getiriliş amacı, hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır ve dava içinden yeni davaların doğmasına neden olur.

İİK'nun 24/4.maddesi gereğince; aynen iadeye karar verilmesi halinde iade edilecek eşyaların cinsi, niteliği, özellikleri, gram ağırlığı vb. gibi özelliklerinin ayrıntılı belirtilmesi gerekir.

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmişse, hüküm fıkrası açık olmalı, duraksama yaratmamalı, hükümde aynen iadesine karar verilen ziynetlerin gram ve ayarları açık olarak yazılmalıdır.

Somut olayda mahkemece; hükümde aynen iadesine karar verilen bir kısım ziynetler yönünden tek tek değerlerinin belirtilmediği bir kısım ziynetler yönünden ise cins, nitelik, miktar ve değerlerinin yazılmadığı görülmüştür. Karar bu hali ile açık ve infaza elverişli olmayıp, davalının infaz sırasında seçimlik hakkını (aynen iade veya bedeli tercih etmesi) bertaraf edici niteliktedir. Bu sebeple infazda tereddüt yaratacak şekilde HMK'nın 297. maddesine aykırı hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

c. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. maddesi (HUMK'nun 74. maddesi) hükmüne göre, mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır.

Öğreti ve uygulamada taleple bağlılık olarak adlandırılan bu kural, sadece sonuç istem yönünden değil, sonuç istemi oluşturulan her bir alacak kalemi yönünden de uygulanır.

Somut olayda; davacının bir tanesi gerdanlık setinin içindeki 1 tanesi de ayrıca olmak toplamda 2 çift küpe talep ettiği, ancak mahkeme tarafından bu husus dikkate alınmaksızın 1 adet takıma hükmedilmekle beraber 2 adet ayrıca küpeye hükmedilmiş, davacı lehine toplamda 3 çift küpeye hükmederek talepte aşım gerçekleştirilmesi doğru görülmemiştir.

2- Bozma nedenine göre, davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün 6100 sayılı HMK ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK nın 428.maddesi uyarınca davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu davalılar yönünden açık, davacı yönünden kapalı olmak üzere 24.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.